dünyanın en büyük ve çok insana ulaşabilmesi açısından en geniş kapsamlı şirketlerinden biri.

serbest gazeteciyim. yakın zamanda türkiye'den varşova’ya taşındım. "idareten sürgün" diyebiliriz. malum, türkiye’de gazetecilik yapmak biraz rodeo gibi; bir gün üstünde kalırsın, bir gün yere çakılırsın. google'ı biraz şikayet edip, biraz öveyim.

İşim gereği sürekli veri topluyorum, analiz yapıyorum, dosya haberleri hazırlıyorum. o yüzden teknolojik aletlerle biraz haşır neşirim. google da bu hengamede sağ kolum gibi... ama sağ kolum dediysem, arada kramp giriyor yani. arada bir çalışmayan, yürümeyen şeylere de dönüyor.

sabahları google takvim’de planlarımı açıyorum. oraya bir göz atıyorum.
ancak haber servisi de şu dönemde her kaynağı göstermemeye başladı, merkezi kaynaklar tarafından biraz domine ediliyor. bir eksi puan yazılabilir.

gmail ise neredeyse hayatımın merkezi. röportaj mailleri, editör talepleri, bağımsız medya destekleri… her şey orada. spam filtresi genelde iyi ama bazen pek de düzgün çalışamıyor. bazen ödeme bile yaptırmıyor, çok acayip.

google drive da yoğun. röportaj kayıtları, makale taslakları, belgeler... her şey orada. yalnız bazen yüklediğim dosyaları bulamıyorum. hani türkiye’de arşivler kaybolur ya, işte drive’da da küçük çaplı “kayıp belge skandalları” yaşanıyor. neyse ki yedekli çalışıyorum.

sabahtan itibaren youtube'u açıyorum zaten. son dönemde market fiyatlarını karşılaştıran youtuber’lara falan sardım. türkiye fiyatlarıyla kıyaslıyorum, sonra ağlayarak videoyu kapatıyorum. youtube notu: sitedeki bir reklamda polonya’da x marka çamaşır deterjanı 20 zloty, türkiye’deki fiyatını görünce "bu reklam değil, psikolojik saldırı" diye düşünüyorum.

google arama ise gündemi takip etmek için birebir. ama onda da çeşitli sansür mekanizmaları var tabii.

haritalar hayat kurtarıyor. Şehirde kaybolmamak için adeta elim ayağım. ama yine de biraz düşünmek bazen daha iyi sonuç veriyor.

google için dönem dönem alternatifler deniyorum: protonmail daha güvenli, duckduckgo daha bağımsız arama sunuyor... ama konforundan mıdır, konforsuzluğundan mı bilmiyorum, vazgeçmek çok da mümkün değil.

2009 yılında kurulmuş, 2014'te facebook'un (şimdiki meta) ellerine düşmüş olan mobil bazlı mesajlaşma uygulaması.

kullanıcı sayısı 2 milyarı geçmiş, herkesin dedesi, babaannesi, anneannesi bile kullanıyor. ancak, yine de kullanmayan insanlar da var. onlardan biri olmayı çok isterim. ama bunun için biraz iletişime kapalı olmak lazım.

bu dijital veba, iphone sahiplerini nerede olurlarsa olsunlar birbirleriyle belesten chatleştirerek pazara girdi. sonra android, blackberry ve diğer tüm platformlara bulaştı. Şimdi, mobil bir cihazla bütün dünyada etkili bir araç.

uçtan uca şifreleme özelliğiyle mesajlarınızın güvenliğini sağladığını iddia eder ama gizlilik politikasını okursanız ab vatandaşlarına ayrı, biz fakirlere ayrı muamele çektiğini görürsünüz.

mesajların yanında ses, görüntü, konum, belge paylaşma imkanı da sunar. "kavga etmek istediklerinize artık gönül rahatlığıyla koordinat ver lan, gelicem" özelliği, bazı dayak isteyenler için biçilmiş kaftandır. ayrıca yakın zamanda eklenen "kanal" özelliğiyle telegram'ın ayağına basarak rekabeti kızıştırmakta, giderek daha çok "süper uygulama"ya dönüşmektedir. ancak, şu an telegram döver bence fonksiyonellik açısından.

bir de, son görülme zamanımızla sevgililerimizin takıntılı olmasına sebebiyet vermiş teknolojidir. olan düşünsün, ben değil, bir arkadaş söyledi.